Bir Disiplin Olarak Dinler Tarihi’nin Ortaya Çıkışı

Bildiri
Ömer Faruk Harman, Prof. Dr.
Bir Disiplin Olarak Dinler Tarihi’nin Ortaya Çıkışı
Türkiye'de Dinler Tarihi (Dünü, Bugünü, Geleceği)
Dinler Tarihi
Dinler Tarihi (Metodoolji)
Ankara
Dinler Tarihi Derneği Yayınları
2010
23-48
26
Dinler Tarihi, Türkiye'de Dinler Tarihi, Batı'da Dinler Tarihi.
Pdf
Yazarın ifadesine göre, “din”in ilmî bir disiplin şeklinde ortaya çıkışı İslâm dünyasında çok eskilere gitmekle birlikte, Batı’da 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren kendini göstermektedir. Batı’daki Dinler Tarihi çalışmalarını, Eski Yunan, Eski Roma, Hıristiyanlık dönemi ve son olarak da Rönesans ve reform sonrası dönem başlıklarıyla izah eden Harman, aydınlanma çağında Batı’nın bu disipline kavuştuğunu iddia etmektedir.

Hıristiyanlık Roma İmparatoru tarafından resmi olarak kabul edildikten ve 4. Yüzyılda iman esasları belirlendikten sonra, dinî konularda özgür araştırmalara gerek olmadığı kanaatiyle, karanlık bir çağ başlamıştır. 12. asra kadar devam eden bu skolastik süreç Rönesans ve reformun etkisiyle sekteye uğramış ve akıl serbest bırakılmıştır. 13. Yüzyılda İtalya’da doğan Hümanizm fikri sayesinde, dini de diğer şeyler gibi akıl süzgecinden geçirme kanaati yaygınlaşmaya başlamıştır. Bilimsel anlamda ilk Dinler Tarihi çalışmaları ise 19. Yüzyılda başlamıştır. Bu duruma öncü olarak Max Müller (1823-1900) zikredilmektedir. Ona göre bu disiplin Filoloji, Mitoloji, Din Bilimi vb. ile yoğrulmuş mukayeseli bir din çalışması şeklinde olmalıdır.

Darvin’in Evrim Teorisi iddiasıyla, dinin menşei ve tekamülü de tartışılır olmuş ve bu hususta bir çok teori ortaya atılmıştır. Bunlar E. B. Tylor’ın Animizm, J. Frazer’ın Totemizm, Durkheim’in Mana teorisi vb.dir. Daha sonraki süreçte Dinler Tarihi’ne fenomenolojik ve hermonitik tarzı yaklaşımlar ortaya atılmış ve bu disiplin gelişmeye başlamıştır.

Harman, Batı’daki süreci anlattıktan sonra İslâm dünyasındaki tarihi sürece dikkat çekmektedir. Müslümanlar daha ilk asırlardan itibaren çeşitli sebeplerle diğer dinleri tetkik faaliyetlerine girişmişlerdir. Buna gerekçe olarak, Kur’an’ı daha iyi anlama, İslâm’ı tebliğ ederken karşı tarafın dinini bilme ihtiyacı ve İslâm’a yöneltilen eleştirilere cevap verebilme hususu öne sürülmektedir.

Hıristiyanlarla yaşanan karşılıklı reddiyeleşme faaliyetleri, zamanla el-firak, er-red şeklinde isimlendirilen metinlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur ve böylelikle el-milel ve’n nihal tarzı metinler kaleme alınmaya başlamıştır.

İslâm dünyasında zamanla diğer dinleri objektif ölçüler içinde değerlendirmeyi vazgeçilmez bir ilim ahlâkı olarak telakki eden bilginler ortaya çıkmıştır. Bunlara örnek olarak yazar, Eş’ari’nin diğer dinleri anlatmadaki eleştirilerini, Biruni’yi ve Mesudî’yi zikretmektedir.

Batı dünyasındaki gibi bir ilmî disiplin olarak Dinler Tarihi çalışmaları, 19. Yüzyılda Osmanlı medreselerinde gerçekleşmiş, Cumhuriyet dönemi ilahiyat fakültelerinde gerçek manada bu disipline yer verilmiştir.