Mesnevî’de Erken Dönem Hıristiyanlık ve Pavlus

Bildiri
İsmail Taşpınar, Prof. Dr.
Mesnevî’de Erken Dönem Hıristiyanlık ve Pavlus
Uluslararası Mevlânâ Sempozyumu Bildirileri
Dinler Tarihi
Dinî Polemikler (Müslüman-Hıristiyan)
İstanbul
Motto Project Yayını
2010
c. 2
ss. 921-938
18 s.
Mesnevi, Pavlus, Hıristiyan-İslam.
Pdf
İslâm dini kendisinden önceki dinin tahrif edildiğini ve hakikatlerinin değiştirildiğini söylemektedir. Bu iddia aynı zamanda İslâm’ın orijinal olduğunu yani köklere sadık bir din olduğunu da içermektedir. Mevlana’nın Mesnevi’si bir bütün olarak değerlendirildiğinde, aslında kendi tarzında bu gerçeğe dikkat çekmiştir. Zira Mevlana, Hak din olan İslâm’ın hakikatlerinden bahsetmeden önce Hıristiyanlığın hak din olmaktan çıktığından bahsetmektedir.

Makalede asıl üzerinde durulacak husus, Mesnevi’de geçen, erken dönem Hıristiyanlık ve taassup yüzünden Hıristiyanları öldüren Yahudi padişah ve Yahudi vezirine ilişkin zikredilen ilk hikâyedir. Hıristiyanları öldürmeye ant içmiş Yahudi bir hükümdara, Hıristiyanlardan kurtulma adına hileli bir yöntem sunan vezir, Hıristiyan kılığına girerek onların arasına karışır. Kendisinin İsa’dan görümler aldığını iddia ederek, Hıristiyanlığa uydurma kabilinden öğretiler yerleştirir. İsa’nın geride bıraktığı on iki havariyi de birbirine düşürerek, çok sayıda Hıristiyanın ölmesine yol açar ve böylelikle onlara en büyük darbeyi vurmuş olur. Mesnevi’de yer alan Yahudi vezir ile Yeni Ahit’te yer alan Pavlus’a ilişkin bilgiler arasında önemli benzerlikler yer almaktadır. Mesnevi şarihlerine göre hikayede geçen Yahud vezirin kimliği hususunda en detaylı bilgi veren kişi Abdülbaki Gölınarlı’dır ve ona göre bu hikayenin kahramanı Pavlus’tur.

Mesnevi’de yer alan bu kıssaya bakıldığında genel hatları ile Hıristiyanlığın erken dönemden itibaren tahrife uğradığı, inançlarının değiştirildiği ve bunun da Yahudi kökenli biri tarafından yapıldığı iddiası dile getirilmiştir. Yazar bu noktada Mevlana’nın eserini kaleme alırken yararlanmış olduğu kaynakların neler olabileceğini sorgulamakta ve onun döneminde yaşamış olan reddiyecilerden Şihabuddin el-Karafi’nin eserinde, söz konusu hikayenin bulunduğundan bahsetmektedir. Bu esere ilaveten kısas-ı enbiya türündeki bazı eserlerden de yararlanmış olması kuvetli ihtimal olarak görülmektedir.