|
Makale
|
|
Yasin Meral, Prof. Dr.
|
|
Yahudi Bilgin Saadya Gaon’un (ö.942) Eserlerinde İslamî Unsurlar
|
|
Belleten (Türk Tarih Kurumu) Dergisi
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dinler Tarihi
|
|
Dini Polemikler (Müslüman-Yahudi)
|
|
|
|
|
|
2016
|
|
c. 80 sy. 287
|
|
s s. 23-40
|
|
|
|
Saadya, Mutezile, Karailer, islami terimler
|
|
|
|
Mısır’da başlayan ve Bağdat’ta neticelenen hayatı sürekli ilmî tartışmalar ve
polemiklerle geçen Saadya, Rabbani gelenekte eserlerini Arapça kaleme alan ilk alimdir. Onun gerek Arapça Tevrat tercümesinde gerekse diğer Judeo-Arabic metinlerinde kullandığı tabirler ve ifadeler de sonraki dönem Yahudi bilginler için Yahudi dininin Arapça üzerinden anlatımı adına standart kullanımlar olarak yer etmiştir. Bunun doğal sonucu olarak o, Judeo-Arabic yazı türünün kurucusu olarak görülmektedir. Eserlerinde çok yoğun İslamî terim ve ifadelere yer veren Saadya, Arap-İslam medeniyetinin karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır. Bu terimlerden bazısı doğrudan Kur’an’da yer alırken bazısı da İslam kültürü içerisinde yer etmiş ifadelerdir. Kullanılan terim ve ifadelerin bazısında hâkim dil Arapçanın etkisi varken bazısının da İslamî kültürden esinlenerek kullanıldığı görülmektedir. Bunu tespit sırasında da her bir terim ve ifadenin ayrı ayrı ele alınıp bağlamında yorumlanması gerekmektedir. Saadya’nın yoğun bir şekilde İslamî terimler kullanması ve eserlerinde İslam’la ilgili olumsuz ifadelere rastlanmaması dikkat çekicidir. O, İslam tarihinde ilmî münazaraların en yoğun ve Mutezile’nin en etkin olduğu dönemde, zamanın en önemli ilim merkezlerinden biri olan Bağdat’ta yaşamıştır. Yahudi araştırmacılar arasında Yahudi Kelamcı olarak adlandırılan Saadya’nın birçok Mutezile görüşünü Yahudiliğe uyarladığı bilinmektedir. Hayatı boyunca Karailerle bazen de Rabbani liderle kavga içerisinde olan Saadya’nın, İslamî idareyi ve Müslümanları tahrik edecek ifadelerden kaçınmış olması muhtemeldir. Fakat İslam aleyhinde yazmamış olması konusunda ileri sürülen bu tez, İslami terimleri neden bu kadar çok kullandığını açıklamak için yeterli değildir. Bu anlamda Saadya’nın içinde yaşadığı İslam toplumunda kendisini bir azınlık gibi değil, o toplumun bir parçası olarak hissettiği ve İslam kültürünün dilini benimseyerek içselleştirdiği anlaşılmaktadır. |