Kur’ân-ı Kerîm ve Kitâb-ı Mukaddes’te Dinî Çoğulculuk ve Sınırları

Makale Çevirisi
Maurice Borrmans
Kur’ân-ı Kerîm ve Kitâb-ı Mukaddes’te Dinî Çoğulculuk ve Sınırları
Marife Dergisi
Süleyman Turan, Prof. Dr.
Dinler Tarihi
Dinlerarası Diyalog
2004
c. 4 sy. 2
ss. 267-278
Dinler Tarihi, Semavi Dinler, Tanrı'nın İlahi Mesajı, Tevrat, İncil, Kur'an, Ehli kitap, Dini Çoğulculuk, Öteki, Özgürlük, Kurtuluş.
Pdf
Her kutsal kitabın temel olarak içindeki, Tanrı’nın ilâhî mesajını tanıyan insanlara hitap etmesi normaldir. Bununla birlikte öteki din mensuplarına nasıl bakmaktadır? diye bir soru gündeme gelebilir. Çalışmamız Tevrat, Kur’ân ve İncil bağlamında ele alınacaktır. İlk bölümde öteki din mensuplarına ne isim verildiği ve bu isimlerin aşağılayıcı bir çağrışım mı yoksa hoş bir bakış açısına mı işaret ettiği üzerinde durulacaktır. Konuyla ilgili gündeme gelebilecek ikinci soru ise ötekilerin kurtuluşunun nasıl tasavvur edildiğidir? Çünkü Müslümanlar ve Hıristiyanlar için Ehl-i Kitâbın üyeleri olarak korunan ve Tanrı’nın krallığına memnuniyetle kabul edilen diğer dine mensup samimi inananlar için bir takım ümitlerin olduğu görülecektir. Bu yüzden onlara yönelik farklı kanaatleri açıklamak uygun olacaktır.
Problem, herhangi bir kimsenin, kendi kimliğini tam olarak muhafaza ederken ötekileri nasıl önemseyeceğini bir başka deyişle dinî çoğulculuk ve evrensel bir birlik görünümünün nasıl sağlanacağını sormasıyla daha zor bir hâl alacaktır. İslâm ve Hıristiyanlığın her biri bu soruya hem teorik hem pratik açıdan kendine has cevaplara sahiptir. Aynı zamanda Kitâb-ı Mukaddes ve Kur’ân aynı modeli öneriyormuş gibi gözükecektir. Tanrı’nın realite karşısında insana seçme özgürlüğü vermesi onun insana yönelik sonsuz sabrındandır. Yahudiler, Müslümanlar ve Hıristiyanlar bu yüzden sabırlı olmalı ve bütün faziletlerde özellikle de sabırda bir yarıştaymış gibi çalışmalıdırlar. “Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes’te Dinî Çoğulculuk” ve “Dinî Çoğulculuğun Sınırları”, iki konu olup, biz bu ikisini bir arada işleyeceğiz. Dinî çoğulculuk olarak ele aldığımız Müslüman Hıristiyan müzakere toplantısının bu VI.’sının programına bakıldığında bu meselenin hem tarih boyunca hem de modern dönemin yapısı altında gerçekleştirilmeye çalışılan bir problem olduğu görülür. Başlangıçta, bunun tipik bir modern problem olduğuna işaret etmemiz gerekir. Onun, Dinî Pluralism olarak ifade edilmesi yenidir ve şunu varsaymaktadır; kendi yasaları, kurumları ve kanunları olan birlikçi bir devletin çatısı altında toplumun yararına bir araya gelen dinî grupların
çoğulcu yapısı pozitif bir gerçekliktir. Bununla birlikte biz burada hangi tür dinî çoğulculukla ilgileniyoruz? Bugünün dünyası tarafından bilinen büyük tarihî dinler arasında kolayca fark edileni veya bu dinlerin her birinin konteksi içinde ortaya çıkanı, teolojik, kanonik ve ruhsal okullara sahip, dinî tecrübenin çeşitli dilsel ve kültürel ifadeleriyle çok sık bağlantılandırılan hangisidir? Oldukça açık olarak görülecektir ki burada İslâm, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi monoteist, Hinduizm ve Budizm gibi monoteist olmayan büyük tarihî dinlerin çoğulculuğunu ele
alıyoruz. Fakat bir kimsenin monoteist dinler ve onların kutsal kitapları hakkında soru sormaya hakkı var mıdır? Bu dinler gerçekte insanlığa dinî bir mesaj taşımayı amaçlarlar. Her şeyden önemlisi Kur’ân ve Kitâb-ı Mukaddes (Eski ve Yeni Ahit), Tanrı, insanlık ve evrenin tarihi ile ilgili temel meselelerde inananlar tarafından sorgulanamaz mı? Kutsal kitaplar ne bir kanun kitabı ne de bir idarî kanunlar kitabı değildir, aksine çağdaş din adamının derin araştırmalarına verilen peygamberî cevaplardır. II. Vatikan Konsili’nin (1962-1965) bir dokümanında bu durum şöyle ifade edilmektedir: “İnsanlar farklı dinlere, insan varlığının çözümlenmemiş güç sorularına bir cevap aramak üzere bakmalıdır. İnsanların kalplerinde büyük yer teşkil eden problemler geçmişte olduğu gibi bugün de aynıdır. İnsan nedir? Hayatın anlamı ve amacı nedir? Doğru davranış nedir, günah nedir? Izdırap nereden kaynaklanır ve hangi amaca hizmet eder? Gerçek mutluluğa nasıl ulaşılabilir? Yaşamın sonunda ne olur? Mahşer (Yargı) Günü nasıldır? Ölümden sonraki karşılık nedir? Ve sonuç olarak,
insan açıklamasının ötesinde olan, bütün varlığımızı kucaklayan, esasımızı kendisinden aldığımız ve ona döneceğimiz nihaî gizem nedir?” Peygamberlerin mesajı, bütün bu sorulara bir cevap olarak, tüm insanlığa sunulmuştur. Kur’ân, Müslümanlara ve sonradan Müslüman olanlara İslâm itikadını oluşturacak ve İslâm’ın inanç ile pratiklerini belirleyecek cevaplar bütünü sunmaktadır. Kitâb-ı Mukaddes’te, Eski Ahit kitapları ve özellikle ilk 5 kitap (Tevrat) Yahudilere, inançlarının özü ile inanç kuralları ve davranışlarının detaylarını sağlamıştır. Yeni Ahit kitaplarına ve daha özel olarak Hıristiyanların Kitâb-ı Mukaddes’in temel bölümü olarak gördükleri 4 İncil’e gelince Hıristiyanlar, İsa Mesih’in hayatı, öğretisi, ölümü ve göğe yükselişini temel alarak bu kitaplardan inanç esaslarını ve ahlâk prensiplerini çıkarmışlardır. Her kutsal kitabın sadece, Tanrı’nın kendilerine hitap ettiği ilâhî mesajın içinde olanı istekli bir şekilde kabul edildiğinin sebebi budur. Ötekiler, dindara sunulan Uniteryan mesaja göre göz önünde bulundurulurlar. Bu her kutsal kitabın ve burada tasarlanan dinî çoğulculuğun sınırlarını çelişkili olarak oluşturan her şeye sunulacak evrensel mesajın değişmez yapısıdır. Burada konuştuğumuz sınırlar nelerdir? Kültürel mi, Teolojik mi? Ve yine bu sınırlar geçici mi, nihaî midir? gibi sorular problemimizin daha iyi bir tanımını yapabilmek için hiç de önemsiz olmayan sorulardır. Ciddi bir
düşünüp taşınmadan sonra, düşüncemizi en iyi şekilde iki seviyede aksettirmeyi düşündük: Kutsal kitaplar ötekilere (öteki din mensuplarına) nasıl bakmaktadır? Öteki din mensuplarına kutsal kitaplarda ne isim verilir? Onların kurtuluşları hangi sınırlar içinde düşünülmektedir? Onların inanç ve uygulamalarına karşılık önerilen hüküm ve tutumlar nelerdir? Bu, çalışmamızın birinci kısmı olacaktır. İkinci kısım da dinî çoğulculuğun sınırlarını belirlemek, isteklerini doğrulamak ve her dinin kendine özgülüğüne göre dinî çoğulculuğun bakış açılarını genişletmek için muhtevayı yeniden ele alacağız.