Aksiyon mu reaksiyon mu? doğunun ortasının post/modern durumlarının yeniden okunması/inşası

Yüksek Lisans Tezi
Shabnam Azizli
Aksiyon mu reaksiyon mu? doğunun ortasının post/modern durumlarının yeniden okunması/inşası
Çanakkale Onsekiz Mart Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü
Şevket Yavuz, Prof. Dr.
Dinler Tarihi
2020
126 s.
Pdf
Sömürgeci güçlerin eko-politik odağına girmeye başladığından beri Ortadoğu'da siyasi ve sosyal çalkantı topografyanın özelliği haline gelmiş durumdadır. Bu çalkantı, "Doğu'nun Ortası"nda iktidarı elinde tutanlar tarafından çoğu kez otoriter; hatta totaliter kalıplarla içte daha yoğun bir sorunun yaratılmasına yol açmaktadır. Böylesi kaotik durumda birey de Herolotyan iç-diyalektiği içinde flulaşmaktadır. Çoğu zaman kolonyal boyutla eş zamanlı olarak beliren modernleşme süreçlerinin ortaya koyduğu meydan okumaya karşı, Ortadoğu'nun ortaya koyduğu tepki ret ile kabul arasında bir sarkaç durumuna tekabül etmektedir. Bu ikircikli tavır ve tutum bu çalışmada Herolotyan tavır olarak ifade edilmektedir. Bu tavır, "mutlak kabul" anlamına gelen Herodyan tavır ile "mutlak ret" olarak anlaşılan Zeolotyan tavrın sentezini ifade etmektedir. Ortadoğu'nun "merkez" ülkelerinden biri olan İran'ın modernleşme evreleri de ret-kabul ekseninde değerlendirilebilecek konumdadır. Analitik olarak ele alındığında, İran modernleşmesi; tavır olarak Herolotyan, yapısal olarak protez bir modernleşme hikâyesidir. Bu tavır ve bahse konu protez yapısal durum da bir aksiyon değil, reaksiyon haline, tepkiselliğe karşılık gelmektedir. Her reaksiyon da aksiyon (Batı ve geçirdiği uzun ve sancılı modernlik mirası) sahibi süjenin meşruiyetini ve rolünü tahkim ettiğinden, orijinal, biricik ve bütüncül bir modernizasyon hikâyesinden bahsetmek oldukça zor görünmektedir. İran, Kaçar hanedanlığı ile temkinli-ve-kararsız bir modernleşmeye tanık olur. Pehleviler zamanında ise, hızlı modernleşme süreçlerine girer. Yönetim, sorgusuzca Batı modernleşmesini taklit etme (Herodyan tavır) yolunu benimser. Şah, "modern" Batılı ülkelere sınırsız imtiyazlar tanır. Bu da ülkenin, özellikle devrin modernizasyon öncüsü (Birleşik Krallık)nün sömürgesi konumuna gelmesine yol açar. Herodyan tavır, Zeolotyan tutumu tetikler. Pehlevilerin Herodyan modernleş/tir/me çabaları ciddi muhalefeti beraberinde getirir. Öyle ki; Şah'ın taklit esaslı uygulamaları İran toplumu üzerinde etkili olan ulema sınıfını güçlendiği gibi, liberal ve işçi grupları da rahatsız eder. Süreç; Humeyni'nin eşitlik çağrısı ile toplumdaki monarşi karşıtlığının buluşması ile bir devrimin / dönüşümün gerçekleşmesi (1979) şeklinde devam eder. Öyle görünüyor ki; İran İslam Devrimi'nin ilkesel meşruiyeti, modernleşmenin rasyonelliğine ve evrenselliğine "karşıtlık" üzerine oturur. "Modern" olana "karşıtlık"ın ifadesi kabul edilen post/modern düşünce tarzı, Humeyni'nin vaazlarında, devrimin hukuk, eğitim ve ekonomi politikalarında tezahür etmektedir. Bu da yeni bir Protez modernleşme safhası olarak karşımıza çıkar.